“Türk'ün vazifesi, dünyada öncü ve örnekliktir.. ”
Duyurular

KENDİME NE KADAR ANLAYIŞ GÖSTEREBİLİYORUM?

 

 

 

Eğitim planımızın 4. hafta konusu içerisinde şöyle sorulmakta. “Olaylar esnasında beni harekete geçiren duygularım arasında otomatik olarak anlayış nasıl devreye girecek? Anlayış kapımız nasıl açılacak?”

 

Günlük yaşayışımızda evde, işyerinde insanlarla ilişkilerimizde değişik durum ve olaylarla karşılaşmaktayız. Buralardaki hareketimiz ve davranışlarımız bazen ani, bazen düşünerek, bazen düşünmeden olmaktadır. Bu tepkimizin temeline baktığımız zaman genelde hep ben temelli olduğu görülmekte ve ölçümüz kendimiz olmaktadır.

 

Buralarda yapılan bir hareketin, davranışın doğru veya yanlış olduğunu nasıl anlarız? Gövdesel anlayışa sahipsek her durumda zaten biz haklıyız. İçimize bakıp değerlendirir isek hoşnut ve ferah bir gönlümüz varsa davranışımız özümüze dayanmaktadır diyebiliriz.

 

Örneğin bununla ilgili olarak evde yemekle, ikramla veya farklı konularla ilgili bir beklenti durumundaysam davranış biçimimde hemen eski alışkanlıklarım ortaya çıkabiliyor. Böyle durumlarda eğer dikkatim kendimde ise hemen harekete geçerek davranış biçimimi anlayış yönünde değiştirmeye çalışıyorum.

 

Bunu yaparken; “Burada bu benim huzurum için, burada bu benim insan olarak yapmam gereken olduğu için, şurada insana yakışan bu olduğu için, bu gönül ferahlığım için, bu Peygamber yaşayışı ölçüsü olduğu için, buralarda eğitimcimiz böyle hareket ettiği için…” şeklindeki anlayış ve değerlendirmeler beni harekete geçiren kapılar olmuştur.

 

Böyle durumlarda bu şekilde anlayışa geçtiğimde daha az bekliyor, daha az umuyor ve daha az rahatsız oluyorum. Böylelikle daha fazla huzurlu günüm geçiyor. Ayrıca bunun sonucu olsa gerek bende aile fertlerine daha fazla ikram etme konusunda mesafe kat ediyorum.

 

Yine benzer şekilde bu hafta fakültede sınıfta bazen saygı sınırlarını aşmaya çalışan iki-üç öğrencim oldu. Onları birkaç kez uyarmama rağmen hareketlerinde bir değişikliğe gitmediler. Tam sinirlenecektim ki bu konuda eğitimcimizin daha önceki söylediği;

 

“Nasıl bana böyle konuşurlar, nasıl beni dinlemezler diyerek benliğimiz ortaya çıkıyor. Oysa onlar, kabul görmek anlaşılmak istiyorlar. Biz olaylara daha genişten bakarsak rahat eder, onları da kazanırız.” uyarısı aklıma geldi ve onlara daha anlayışla yaklaşınca herhangi bir problem yaşanmadı. Bu sayede öğrencilerim dersten uzaklaşmadı, ben de boş yere canımı sıkmamış oldum.

 

Yine ödev ve vize konusunda sıkıntısı olan birkaç öğrenciyle ilgili normalde yapılacak bir şey yok iken bunların mazeretleri vardır deyip onların meseleleriyle ilgilenip, yapacağım şeyler konusunda onlara destek oldum.

 

Daha önce olsa kurallar ne diyorsa ve sistem bu diye hareket ederken şimdi anlayış kapımızı dışardakiler içinde açık tutmaya çalıştık. Bütün bunlar sonucu olsa gerek okulda bir ay boyunca en huzur dolu çalışma dönemi geçirdim.

 

Bu konular dışında bu ay değerlendirdiğim ve tespit ettiğim bir hususta;

 

Bizler dedikodu yapmanın ölü kardeşinin etini yemek gibi kaçınılması gereken bir husus olduğunu bilmekteyiz. Bu nedenle de üçüncü şahıslarla ilgili gıybet etmekten kaçınmaya çalışmaktayız. Ancak bir de insanın hiç farkında olmadığı ve kendisiyle yaptığı dedikodu var ki bu da en sinsisi ve fark edilmeyeni.

 

Günlük hayatımızda bir olay, bir problem yaşadığımızda onun etkisine girmiş isek bununla ilgili kendi kendimizle alıp vermeye başlıyor, gün boyu bu olumsuz düşünceleri zihnimizde çoğaltıp bunları kendimize tekrar edip duruyoruz. Bu hareket şeklimizle nasıl zarar gördüğümüzü, bizi neyin rahatsız ettiğini anlamayıp sıkıntıyla gün geçiriyoruz. İşte bu şekilde insanın kendiyle yaptığı bu dedikodu, bitmez tükenmez bir girdap olup bizi içine çekip öğütmekte.

 

Ayrıca böyle olaylarda karşıya davranışımız veya ifadelerimiz hep önceden biriktirdiğimiz ve kendimizi dolduruşa getirerek oluşturduğumuz düşüncelerden meydana gelmekte. Bunların ifade edilmesi sonucu da huzurumuz bozulmaktadır.

 

Bunun üzerine böyle bir durum yaşamaya başladığımda bu duygulara engel olmaya çalışıp kendimle dedikoduya müsaade etmemeye gayret gösterdim.

 

Kafamda kurmaya veya yorumlamaya başladığımda hemen dur bir dakika veya aman dikkat veya dedikodu yasak diyerek bunları önleme gayretinde oldum.

 

Sonuçta kendine anlayış göstermek demek, kendini anlamak, kendini duymak ve duyduğuna uymak demekmiş, bunu anlamış oldum.

 

 

ORTAK EĞİTİM PLANI

GÜVENİLİR ÇOCUK

KÜTÜPHANE

  • Tanıdığım Yönleriyle A.K.D
    Tanıdığım Yönleriyle A.K.D