“Türk'ün vazifesi, dünyada öncü ve örnekliktir.. ”
Duyurular

SENİ, SENİN ELİNDEN KİM KURTARACAK?

SENİ, SENİN ELİNDEN KİM KURTARACAK?

Hey koca insan. Sana sesleniyorum. Duyuyor musun beni? Eğer duyuyorsan, söyleyeceklerime kulak ver ve iyi dinle.  Ne kadar tanıyorsun kendini?

 

 

Arş-ı âlâ sende, mahkeme-i kübrâ sende, sidre-i münteha sende, cennet-cehennem hep sende. Şairin de dediği gibi, “Bir zerresin ama arşa gebesin, dev sancılarının budur kaynağı”.

 

 

Bugün, koskoca kâinatı içinde taşıyan, kâinata yön veren, sahiplik eden, hesabı kitabı kendi gören, yaratılmış en yüce ve şerefli varlıktan, yani senden bahsedeceğiz.

 

 

Zira sen, işitip de duyamayan, duyup da anlayamayan, anlayıp da, uygulayamayan, uygulayıp da değerini bilemeyen bir yapıya sahipsin, farkında mısın? Yapı demişken, aslında insan olarak hepimiz bir gövdenin içine gizlensek de, içimizde ayrı ayrı çalışan dört farklı yapı var. Fizik yapımız yani gövdemiz var, kafa yapımız yani aklımız var, kişilik yapımız yani insanlar arası ilişkilerimiz var, bir de kutsal yapımız yani yaratan ve yaşatan büyük ilahi varlığımızla olan ilişkilerimizi düzenleyen yapılarımız var. Bu yapılarımız her ne kadar birbirinden bağımsız olsa da, hepsi birbirine sımsıkı bağlı ve birinde meydana aksaklık diğer yapıları da anında etkiliyor.

 

 

O yüzden bugün kendimize, “Seni senin elinden kim kurtaracak?” sorusunu sorduk. Eğer ki biz, bu sorunun cevabını şimdi bulamazsak, ilerde büyük tehlikelerin ve zorlu süreçlerin bizleri beklediğini şimdiden haber vermek istiyoruz. Zira insanı en güzel şekilde yaratıp, çok büyük yetkilerle donatıp, bu dünyaya kendi adına halife (vekil) olarak gönderen yüce Rabbimiz (cc), bu yetkilerin karşılığında bizlere büyük sorumluluklar yüklediğini haber veriyor. Yüce kitabımızda, ”Her insanın sorumluluğunu omuzuna yükledik. Kıyamet gününde insana,  önüne açılmış vaziyette bir kitap koyacağız. Oku şimdi kitabını (diyeceğiz)! Bugün kendini yargılamak üzere kendi nefsin sana yeter!” “İsra suresi 13-14” buyrulmakta.

 

 

Bu ilahi mesaj aslında bizlere büyük ipuçları veriyor. Çünkü insanın yapısı öyle muazzam şekilde tesis edilmiş ki, insan herkesi kandırsa kendini kandıramıyor. Herkesi inandırsa, kendini inandıramıyor. Herkesi ikna etse kendini ikna edemiyor. Yani içimizdeki kurulmuş olan mekanizma, bizim kendi kendimizle barış yapıp, kendimizi temize çıkarmamızı zorunlu kılıyor. Kendimizle barış yapmak mecburiyetindeyiz. Zira kendi kendimize yapmış olduğumuz her türlü yanlış davranış, bizi kendi mahkememizde tutsak ediyor. Kendi zindanlarımıza kendimizi hapsedip, kendimize yaptığımız zulümle, aslında yine kendimize kendimiz işkence ediyoruz.

 

 

Buradan anlıyoruz ki, insanın asıl mücadelesi kendisiyle olan mücadelesi. Şimdi dünyadayken bu mücadelenin başlangıç fitilini ateşlememiz gerekiyor. İnsandaki bütün mekanizmalar, kararı, ciddiyeti, gayreti, azmi ve iddiası bu mücadeleyi kazanmak için verilmiş mekanizmalar. Nasıl ki, dış dünyada bütün asayiş ekipleri polisi, jandarması, zabıtası hepsi bizim rahatımız için gece gündüz yirmi dört saat esasına göre hizmet ediyor ama en ufak hatamızda karşımıza dikiliyorsa; iç dünyamızda kurulmuş olan bu yapılarda, normal şartlarda bizim rahatımız için bizlere hizmet etmek için verilmiş mekanizmalar. Ama en ufak bir yanlışımızda bu mekanizmalar tersine çalışmaya başlıyor ve bizim kendi kendimizi yargılama sürecimiz başlıyor. Kaldı ki, bu yargılamaların zaman aşımı da yok. Ta çocukken yapmış olduğumuz hatalar aynı tazelikte, aynı sıcaklıkta bizim yakamızı bırakmıyor.

 

 

İşte tam da bu sebeplerden dolayı, adına dost dediğimiz, insan için özel yetkilendirilmiş, dünyanın en ince sanatkârından yardım almamız gerekiyor. Onun bize öncülük etmesi ve bizi bizimle barıştırması gerekiyor. Bizim kendimizle dost olmamıza giden süreçte, bize kılavuzluk yapması ve bize bizi tanıtması gerekiyor. Dost dediğimiz gerçek insan, kendi vücudunda kurmuş olduğu sahiplik vazifesini bize talim yaptırarak, bizi kendi varlığımızda, hakiki insanlığımızla yaşama sanatını öğretecek bizlere. Ancak bu şekilde kendi içimize konmuş bütün mekanizmaları kendi hizmetimizde kullanabiliriz. Yoksa biz ne bugün, ne de yarın kendimize söz geçiremeyiz ve tıpkı bu dünya da kendimize kin, nefret, öfke ve riyayla yaptığımız zulüm gibi, ahirette de aynı şekilde kendimizi aşağıların aşağısına göndeririz.

 

 

Şimdi zaman kendimizi kendi elimizden kurtarma zamanı. Dostla dost olup, kendi yüceliğimizi hissedip, kendi varlığımızda iktidara geçme zamanı. Bu günlerimizi en güzel şekilde değerlendirebilirsek, dünyadayken cennetimize girme fırsatını da elde etmiş olan bahtiyar kullar arasında gireceğiz. Mademki hayat değer bilene koşuyor, biz de değer bilenlerden olalım inşallah.

 

ORTAK EĞİTİM PLANI

GÜVENİLİR ÇOCUK

KÜTÜPHANE

  • Tanıdığım Yönleriyle A.K.D
    Tanıdığım Yönleriyle A.K.D