“Türk'ün vazifesi, dünyada öncü ve örnekliktir.. ”
Duyurular

ELİMİZDEN KUŞ UÇMADAN

 

“İnsan demek, aile demektir. Aile yuvası kurmaktaki amaç ise insanlığı ispat etmektir. İnsan, yuvasını kendi insanlığını ispat etmek için kurar. Onun içindir ki evlenme çağına gelmiş olan insan, insanlığını daha açık, daha kesin, daha geniş nasıl ispat edebilecekse ona göre kararlar alır.

 

Evlenmekteki amaç, her bakımdan her yanıyla insanlığını ispat etmek olduğu için, kendisini ve eşini insan olarak ortaya koyacak davranışları sürdürecek kararlar alır. Bu kararların uyguya geçmesiyle ilerleyen eşler, ürünleri olarak ortaya çıkardığı evlatlarıyla insanlıklarını ispata çalışırlar.” diyor Sayın Abdulkadir Duru.

 

Bizler, her birimiz eğitimcimizin yaşanmak üzere bizlere sunduğu sultani ailenin esaslarına göre yuvalar kurmaya gayret ettik. Eksiğimizle, hatamızla, yapabildiğimiz, uygulayabildiğimiz kadarıyla insani ve İslami çizgide ilerlemeye çalıştık. Anlayışımız nispetinde ne kadar uygulayabildiysek o kadar faydalandık, etrafımıza da bu faydaları sunduk. Sayın Duru’nun fikir sisteminde eksik olan hiçbir şey yok. İnsan ve insana lazım olanlar adına her şey sunulmuş. Sağlam nesillerin yetiştirilebilmesi için bütün esaslı ölçüler verilmiş. Ve bizlerin uygulama anlayışına sunulmuş.

 

Bizler de gördük ki; sağlam analardan sağlam evlatlar, sağlam evlatlardan da esaslı yuvalar kuruluyor. Duru hazretlerinin “İnsanlık Anasına Mahsustur” hitabıyla yazdığı “Anaman” adlı eserindeki bohçalara göre kızlarımız yetişmekte. Manevi bohçalarını, çeyizini hazırlayan genç kızlarımız temel esaslara göre yuvalarını kurarlar. Yavru bahçesini de zamanı gelince ortaya çıkarır, yavrularına nakış nakış o değerleri işlerler.

 

Derneğimiz bünyesinde yaptığımız eğitimle yavrularımızı sağlam yetiştirme gayretindeyiz. Bunun için her türlü eğitimler, sosyal destekler yapılmakta ki ailelerin işleri kolaylaşsın, çocuklarımız başka taraflara yönelmesin. 3-15 arası yaş gruplarıyla kışın grup çalışmaları yapılmakta, başkanları nezaretinde düzenli eğitim sohbetleriyle insanlık vasıfları işlenmektedir. Kutlu doğum haftası, Çanakkale’yi anma programı gibi milli ve dini motiflerin işlendiği etkinlikler yapılmaktadır. Ayrıca geleneksel hale getirdiğimiz kutlamalarımız çocuklarımıza teşvikçi olmaktadır. Doğum günü gibi bizim adetlerimiz içerisinde olmayıp da yabancılardan gelen taklit kutlamalara yer vermiyoruz.

 

Onun yerine başarı kaydeden çocuklarımıza doğum gününden daha güzel kutlamalar yapıyoruz ki bu aralarında son derece teşvikçi oluyor. Altı boş, gösterişten ibaret suni eğlencelere özenmiyorlar. Kendi içlerinde neye ihtiyaç hissediyorlarsa onun kararını alıp, süresini de kendileri belirleyerek 1 ay, 3 ay, 40 gün uygulamasını yapıp sonunda da ödülü hak ediyorlar. En son yaptığımız kutlamamızda 2 kızımız yaşları 6 ve7, telefonla çok oynadıkları için 100 gün boyunca telefonda oyun oynamama kararı aldılar ve uyguladılar. Diğer kızımız da kararlı bir şekilde giderek Kur’an’ı Kerim’i yarım hatim yaptığından dolayı kutlamayı hak ettiler. Tek tek büyükleri ve arkadaşları tarafından hediyeleri takdim edildi.

 

Hiçbir çocuğumuzun ve gencimizin başarısı es geçilmeden karşılık görmekte. Tabi bunun temeli ailelere dayanıyor. İçerden anne-baba teşvikçi olup önünü açıyor, uygulaması için destek veriyor. Hele hele 4 yaşındaki kızımızın 1 yıl boyunca abdestsiz yatmama kararı hepimize örnek olmuştu. Aile yaptırıcı güç, teşkilat ise destekleyici, teşvik edici unsur olunca güçler birleşiyor. O yüzden ailelerin hiçbir şekilde teşkilat çalışmalarından, birlikten uzak kalmamaları gerekiyor ki güçleri dağılmasın, yalnız kalmasınlar. Tabi eğer aile çocuğunun takipçisi olmazsa o 3-5 aylık kararlar bittiği anda yine eskiye dönüş olmaması mümkün değil. Eğer bir karakter oluşmasını, huy değişimini istiyorsak takip edip çocuğa uygulamalarında teşvikçi olmalıyız.

 

Yaz okulu ve bahçedeki eğitim sistemiyle çocuklarımız sağlam karakterli, girgin, becerikli, başarılarından dolayı kendine özgüvenli bireyler olarak yetiştirilmekte.

 

Eğitimle beraber elde ettiğimiz tecrübelere dayanarak çıkardığımız şu sonuç var ki; çocuk eğitiminde geçirdiğimiz iki altın süreç var. Biri hamilelik ki bu dönemde annenin duygu ve düşünceleri ön huy olarak çocuğa geçtiğinden çok önemli, diğeri de buluğ dönemi. Çocukken olabildiğince itina gösteriyor, her şeyi öğretiyor, uygulatmaya çalışıyoruz, ne de olsa söz dinliyorlar. Ergenlik dönemine geçtiği anda nasıl olsa her şeyi öğrendi, biliyor, yapar diye tamamen ona bırakıp takipten uzak kalma, bu dönemde bir şeylerine karışılmaz diye geri çekilme bizi rehavete sokup çocuğun bizlerden uzaklaşmasına sebebiyet verebiliyor.

 

Çocuğumuzun başında müfettişlik yapmadan, ona da hissettirmeden onu takip şartı azim. Takip neticesi karşılaştığımız durumları çocuğun yüzüne direk direk söylemek yerine eğitimcisiyle konuşmak en güzel yolu. Bir anne babanın çocuğuna kazandırabileceği en büyük değer, onu eğitimcisine yönlendirmektir. Esasında ebeveyn olarak bizlerin işlerini son derece kolaylaştırmakta. Örnek aldığı bir ağabeyi veya ablası olan genç hiçbir zaman boşluğa düşmez.

 

Siz onun önüne bir model koymaz birini sevdirmezseniz, mutlak bu ihtiyacını başkalarının yönlendirmesiyle giderecektir. Ya da kimseyi sevmeye layık görmeyip sevgisiz bir dünyanın içinde boğulup gidecektir. O yüzden en akıllı anne baba, çocuğunu ustasına iten anne babadır. Duru Hazretleri “0’dan 35’e” adlı eserinde de bu konuya sıkça değinerek en elzem ihtiyaç olduğu meselesini vurgulamakta. Küçük yaşta sevgisi yönlendirilen çocuk buluğ dönemine girdiği, sevgisinin kaynayıp coştuğu dönemlerde potansiyel sevgi yanlış yöne akmaz, sevgisi yön bulduğu içinde kafası daha çok çalışır, kendisini yalnız hissetmez, tecrübelerine güvendiği büyüğünden her daim istifade eder.

 

Bir başka önemli konu da arkadaş takibi. Gözünden ve kulağından zehirlenmesine müsaade etmeden faydalanacağı kişilere teşvik etmeli. İsterse en yakınınız olsun, takip şart. Çocuklar en büyük zararı en yakın arkadaşlarından alıyorlar.

 

Yine edinilen kesin hayat tecrübesinden biri de o ki; çocukların kutsal ihtiyaçlarını asla ihmal etmemek. Belki yediği ekmek, içtiği su kadar manevi vücudunun vazgeçilmez besinidir kutsal gerekler. Küçük yaşlarda namaz, oruç, ibadet, tesettüre uygun giyinmek, haram helal endişesini taşımak gibi kutsal değerleri küçüklüğünden alamayan bireyler büyüdükçe kendi benliklerini büyütür, fütursuz, hoyratça bir yaşayışın içerisinde bulurlar kendilerini. Hangi hassas noktasından vurup da ne ile caydıracak veya teşvik edeceksiniz.

 

“Haramdır oğlum, aman Allah korusun” veya “sevaptır annecim hadi yardım ediver. Namaz kıldıkça kafan açılır çocuğum. Sünnettir, peygamberimizin hoşuna gider. Bizim önderimiz bunu yasaklamış biz yapamayız” gibi bir değere bunu bağlarsak sen-benler ortadan kalkar, gerçek değerler devreye girdiği için işler kolaylaşır.

 

Velhasıl işin özü; 0-15 yaş arası çocuklarımıza gösterdiğimiz özen, itina ve yaptırma gayretini destekleyerek devam ettirmeli, yapılan sıkı takip neticesi ile her daim çocuklarımız ustalarına yönlendirilmeli. Bizler veliler olarak belki yıllar geçse de şu ortak noktada uyandık, birleştik. Anne babalar olarak bizler yüreğimizde olmayan hiçbir değeri çocuklarımıza veremiyoruz. Kendi hayatında ustanın vazgeçilmezliğine inanmış bahtiyar insanlar ancak çocuklarına bu değeri aşılayabiliyorlar.

 

Ağzımız ne söylerse söylesin, esas yürekler konuşuyor, işi onlar yaptırıyor. Maçı seven babalar nasıl evlatlarına o sevgiyi aşılıyorlar, ya anneler söylemelerine bile gerek kalmadan pek çok şeyi otomatik aşılamış oluyorlar.

 

Kendini yetiştirme gayretinin içerisinde çocuğunu yetiştirme derdine düşen ebeveynler kazanıyor. O yüzden bir yemek pişirme, misafir ağırlama titizliğini gösteren anneler daha fazlasıyla çocuklarını kendi dava ve inançlarının içerisinde tutabilme titizliğini gösterebilmeliler ki devamlılık sağlanabilsin.

 

Ne mutlu, ailenin değerini anlayıp ailesinin değerini artırmaya çalışan mazbut ailelere…

ORTAK EĞİTİM PLANI

GÜVENİLİR ÇOCUK

KÜTÜPHANE

  • Tanıdığım Yönleriyle A.K.D
    Tanıdığım Yönleriyle A.K.D