“Türk'ün vazifesi, dünyada öncü ve örnekliktir.. ”
Duyurular

Yaşayanlardan Olmak Dileğiyle

 

 

 

Sadaka ve sadakatin temelinin doğruluğa dayandığını biliyoruz. Sadaka; her an ve her şart karşısında, her hareketinde dosdoğru olabilmek, bir gülümsemesinden bir kaş çatışına kadar her haliyle muhatap olduğu insana eminlik ve güven bahşedebilmek, daima elinden, dilinden, gönlünden neşreden her olumda karşı tarafa iyilikler sunabilmektir.

 

İşin maddi tarafının sadakanın sadece bir yönü olduğunu anlıyoruz. Sadakanın bütün gereklerini yerine getiren insanında sadakatin anlamını yaşadığını Duru Hazretlerinden öğreniyoruz.

 

Şimdi yaşadığımız ve yaşatabildiğimiz kadarıyla kardeşlikte sadaka ve sadakatin yaşanmışlığını sunalım.

 

Evet, bizler “Güvenilir İnsan Yetiştirme Vakfı”nın güven yolcuları olarak en çok ehemmiyeti en yakınlarımızdan başlayarak gösteririz. Nasıl olsa bizim eş, bizim çocuk, bizim kardeş kabilinden yapılan esnekliklerden, en yakınlarımızı ihmal edip gözümüzü başkalarına dikmenin gafletinden uzak durmaya çalışıyoruz. Eşimize içtenlikle sunduğumuz bir gülümseme, çocuğumuzu şefkatle dinleyebilme, komşumuza dar anında yetişebilme, anne babamıza “öf” bile demeden hizmet edebilme, arkadaşlarımızın her türlü yardımına koşabilmenin en büyük sadakat belirtileri olduğunun bilincindeyiz.

 

Yanımıza gelen insanlar güven içerisinde fırtınalı bir denizden emin bir koya gelmiş gibi rahat etmeliler. Bizlere muhatap olan insanlar asla kınanma ve ayıplanma endişesi duymadığı gibi moralmen güç ve enerji alarak ferah bir yürekle ayrılmalıdırlar. Bırakın eksikleri, hataları yüze vurmayı örtüp kapatıp, gerekirse sonradan uyarmak olmalıdır prensibimiz.

 

Bizim Üstadımız Bakın Ne Yapmış Arkadaşına

 

Abdulkadir Duru Hazretleri için insan izzeti nefsinden daha değerli bir şey yoktur. Bunun için gerekirse kendini dahi feda eder, ama kimsenin küçük düşmesine müsaade edemez. Kendisinden dinleyelim:

 

“Yakın bir arkadaşımın bir dericiye borcu olmuş ve o borcu olan arkadaşımda uzun zaman çarşıya gelmemiş. Derici bizim samimiyetimizi bildiği için çağırdı beni. Ben ondan alış veriş etmezdim. Yani benim esnafım değildi.

 

-Senin falan arkadaşın… Görüyor musun, geliyor mu? Dedi.

 

-Uzun zamandır gelmiyor, dedim. Adamın rengi değişti. Belli ki bir şey var ama” desem mi, demesem mi” diye tereddüt geçiriyor.

 

-Yok,yok çekinmeyin. Bir şey varsa söyleyin!

 

-Yok canım… Ehemmiyetsiz, ufak bir şey.

 

Ne kadar? Derken hemen aklıma “idi” geldi. Hemen cümleyi tekrarladım:

 

-Ne kadar idi? Her halde sizi olacak bana, “inşaatım var gidemiyorum, hesabım var, şunu da al ver.” Demişti. Bizde malum işlerimiz var… Hatırımdan çıkmış. Ne kadar olduğunu bile unuttum. Aldım attım cebime.

 

-Adam yarı inandı, yarı inanmadı… Neyse verdik parasını, o iş orda bitti. Oradan hemen arkadaşın evine koştuk.

 

-Arkadaş, dedim. Haberin olsun ki ben bir şey alıyordum, daha evvelden bir hesabın varmış. Birden senin ismin gözüme çarptı. Benim hesabımla birlikte tuttum senin borcunu da verdim. Teklif yok. Ama darılmayasın. Ona da “bana vermişti de ben unutmuşum” dedim.

 

Eğer o tacire karşı arkadaşımızı yükseltirken haber vermeseydik arkadaşın yerine kendimizi yükseltmiş olurduk.  Halbu ki tacire onun verdiği parayı ulaştırmamış, ihmallik etmiş olduk. Kendi izzeti nefsimizi feda ettik.” İşte sadık arkadaşlığın örneği.

 

Bir örnekte kendi arkadaşlarımızdan “Huzur Bahçeden” vermek istiyorum.

 

 

Geçenlerde Kırıkkale’ye gittiğimizde arkadaşlarla konuşurken mantı yapmak istediğimi fakat işlerimin yoğunluğu nedeniyle fırsat bulamadığımı söylemiştim. Üç arkadaşımın da aynı anda içlerinden geçmiş ve “Biz sana yapalım” dediler.

 

Bir hafta sonra buzluğuma koyup da epey bir misafir ağırlayabileceğim kadar mantı yapıp gönderdiler. İnceliklerine hayran kalıp telefona teşekkür için sarıldığımda hayranlığım daha da arttı. 4 arkadaşa ayrı ayrı teşekkür telefonu açıyorum ve bana söyledikleri ayrı bir fedakarlık, incelik örneği.

 

Biri “ben ne yaptım ki esas yük arkadaşların üzerindeydi. Ben onlara destekçi oldum.” Diğeri, “arkadaşlar olmasa nerde becerecektim, onların sayesinde yaptık.” Bir diğerine “senin emeğinin çok geçtiğini söylüyorlar” dediğimde ise “olur mu canım mütevazi davranmışlar, esas yapan onlardı” derken bir diğeri de “güzelin işi güzel olur. Sen yaptırana bak” demez mi? Ortada iş çok ama ben yaptım diye sahiplenen yok. Herkes bir birine atıyor yapılan güzelliği. İşte güzelliklerde örnek olmak, arkadaşının işini kolaylaştırmak sadaka olurken sadık bir arkadaşlığında ifadesidir.

 

Elbette ki kardeşliğin sadakati güven temelinden geçiyor. Hepimiz güven yarışında mücadele ederken pek çok eksik ve hatalarımızla bir birimizi kabullendik, sırtlandık, omuz verdik. Hafife alma, alay etme, dalga geçme, etrafta dile getirme gibi yanlışlıklar bizim semtimize hiç uğramadı. Çünkü hepimizde aynı davanın yolcularıyız. Biliyoruz ki herkes kendi eksiğini düzeltmek için uğraşıyor. Kimsenin bir birinin hatasıyla uğraşacak kadar lüzumsuz vakti yok.

 

Herkes kendi iç dünyasında dosdoğru bir yaşayışın azmiyle ilerlerken sadık bir eş, sadık bir evlat, sadık bir talebe, sadık arkadaş, kardeş, ana, baba olmanın gururunu yaşayacak, aynı zamanda da yaşatmış olacak. Sadakatin sözle ifadesi bile insanın içini doldururken yaşayışının insana kattığı anlamı ancak yaşayanlar bilir …

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

ORTAK EĞİTİM PLANI

GÜVENİLİR ÇOCUK

KÜTÜPHANE

  • Tanıdığım Yönleriyle A.K.D
    Tanıdığım Yönleriyle A.K.D