“Türk'ün vazifesi, dünyada öncü ve örnekliktir.. ”
Duyurular

Hedef

İnsanın var olduğu günden beri “İnsan nedir?” sorusu sorulmuş ve bunun üzerine cevaplar aranmaya çalışılmıştır. Kimi, insan için düşünen bir hayvan demiş, kimi de insanı gövdesi olarak kabul etmiş, kimi de insan için geçici demiştir. Ancak bunların içerisinde gerçekçi tayfa ise insanın mukaddes bir değer olduğunu iddia etmiş ve bunu yaşayışlarıyla ispat etmişlerdir. Çünkü bizzat kutsal kitabımız insan için “Eşref-i mahlukat” yani yaratılmışların en değerlisi, en yücesi tanımını yapmıştır.
 

 

Günümüzde ise Abdulkadir Duru Bey’den öğrendiğimiz şey insanın en yüce değer, insanın amaç olduğudur. Ancak bu tanım yapılırken kastedilen durum tüm insanlık için geçerlidir. Kara harp okuluna giren tüm subay adayları bir gün genelkurmay başkanı olabilirler. Ancak bu hepsinin genelkurmay başkanı olacakları anlamına gelmez. Kim o yolun gereklerini yerine getirirse genelkurmay başkanı o olacaktır. Bizim yolumuzda da yaratılışta eşref-i mahlûkat olan insan ön kabulünü kendine hedef olarak koyan ve bunun için adım atan kişiler, burayı kesin hedefleyenler yaratılışlarında Allah tarafından insana tayin edilen değere ulaşmış olacaklar.
 

 

Burada karşımıza “Hedef” kavramı çıkıyor. Deniz kendine “sen kimsin?” dediğinde hedefi neyse kendinin de o olduğu gerçeğini görecek. Çünkü bizim yolumuzda bizden önce giden yolcular “İnsan gayesinden başka bir şey değil” diyerek ölçüyü ortaya koymuşlardır. Onun için öncelikle hedef sahibi olmamız gerekiyor. Tabi kişi kendisi kendi hedefini tayin edecek.
 

 

İnsan ancak bir alanda hedeflenmeye başladıkça oranın kapıları açılıyor ve derinlikler görülebiliyor. Yıllar önce İnsan Yüceliğini Gerçekleştirme Derneği’ne gelmeden önce insan hakkında neredeyse hiçbir fikrimiz yoktu. Ancak şimdi aradan 10 sene geçmiş ve insan hakkında fikir sahibi olmaya başlamışız ve yaşayışımız insan yaşayışına benzemeye başlamış. Ne demektir; kendimize dönmüşüz ve kendimizi tanıyoruz. Duygularımızın altında yatan gerçekleri görüyoruz. Ağzımıza, gözümüze, belimize sahipliğimiz artmış. Ciddiyet güdümünü meşk ederek küçük düşmelerin önüne geçmişiz. Dünya ahiret huzurun kaynağı insanın kendine dönerek kişiliğini şereflendirme çalışmasından geleceğine inanmaya başlamışız. Zihin sadeliğinin ne demek olduğunu burada tatmışız.

 

En kötü hedef bile hedefsizlikten iyidir. Çünkü hedefi olmayan insan rüzgârın önündeki yaprak gibidir. Rüzgâr nereye eserse o da oraya gider. Eğitimcimiz buna gölge diyor. Yani insanın düşeceği karanlık bir kuyunun en alt noktası... Ancak hedefli insan ise hedefine varmak için bir gayretin içerisine giriyor ve hayatına bir anlam geliyor. Ben de artık kendim için hedefimi koydum ve bunu gerçekleştirmeye çalışıyorum. Benim hedefim:  İnsanın yaratılışındaki yüceliğine ve şerefliliğine ulaşmaktır. Buna kişiliğin şereflenmesi veya Yaşatan’ın taktiri ile birleşmek veya Allah’a iman etmek de denebilir. Yani AKD’nin tanımlamasını yaptığı “Gerçek İnsan” modelini gerçekleştirmektir. Gerçek insanın ispatı, haysiyet, şahsiyet, şeref, güven, iman, vicdana uygulu yaşam, izzet-i nefis, kişilik gibi değerlerdir.
 

 

Unutmayalım ki önemli olan hedefimizi hayatımızın birinci planına getirmektir. Yoksa bir yapmak, bir yapmamak hedefli olmak değildir. Ara sıra güzel davranışlarda bulunmak da bir önem arz etmez. Bakacağımız kesin ölçü: “İnsanlık şerefine hedefleniyor muyuz?”. İşte bir ömür takip edeceğimiz çizgi…

ORTAK EĞİTİM PLANI

GÜVENİLİR ÇOCUK

KÜTÜPHANE

  • Tanıdığım Yönleriyle A.K.D
    Tanıdığım Yönleriyle A.K.D