“Türk'ün vazifesi, dünyada öncü ve örnekliktir.. ”
Duyurular

İnancın Gücü

 

Biz güçsüz ve imkansız değiliz ! Gücümüz, imkanlarımız her varlıktan fazladır. Ben insanım, hayatın en büyük yetkili varlığıyım. Mutlaka yapacak olan benim düşüncesinde kesinleşirsem, bu inanca erersem başaramayacağım hiç bir iş, aşamayacağım hiç bir engel yoktur. Çünkü; bu inanç yapıcı inançtır. Öyleyse önce inançtan başlamamız lazım. Hamleler, başarılar inanca göredir.

 

Bazı insanlarda inanış, biçimlenmiş ve yön verilmiş, burada inancın yapıcılığı, yanlışlığı, doğruluğu mevzubahis değildir. Şuna inanmış, buna inanmış mesele değil. Neye inanmak doğru, neye inanmak yanlış bugün meselemiz değil. Önemli olan inancın biçimlenmesi ve bir temel bulup kesinleşmesidir. Bizim inancımız. “Bostanı Allah”a Bekletmek” inancından meçhule kaymış. Doğru inancımızı böyle bir sapmadan kurtarıncaya kadar, pasif, atıl ve hareketsiz bir halde kalırız.

 

Bazı insanlar inancın yanlışına doğrusuna değil, yürürlüğüne bakmış. “Yapacağına inanmakta bir inançtır.” “Kimse değil ben yapacağım, biz yapacağız” düşüncesini kesinleştirmiş ve yürürlüğe giren başarıya götüren inanç sahibi olmuş… Bizim inanç dediğimiz işte bu harekete geçirici ve yürütücü inançtır. Bir insan derinliğindeki yaşatıcı kutsal kuvveti bulmak için, karşısında kutsal bir şey aramaktadır. Buna zorunludur. Gerçekten kutsalı bulamazsa, kendisi bir şeyi kutsallaştırır. İnsanın yapısı böyledir, kutsala muhatapsız yaşayamaz. Bunun için insan bölüm bölüm ayrı şeylere tapar.

 

İnsan yaratılışının kutsal kabulünün değişmezliğidir ki, yer yüzünde tapılmadık şey kalmamıştır. Değimli ki insan oğlunun kutsala karşı ihtiyacı durmaz. Mutlaka yanlış, doğru bir kutsal tanıdığı vardır. Tanıdığı o kutsal neyse, insan ondan başarılı olmasını dilemek ve harekete geçerek başarmak yada sen yaptır deyip durmak, beklemek yolunu seçer. Yani kutsal kabul ettiği kuvvete tazim edip kendisini ona terk ederek sen bana yaptırırsan yaparım anlayışını; bekleme hastalığını… eşyalaşmayı seçer…

 

İnsanın kutsal tanıdığından yapmak  isteği ile yapayım diye dilemesi ve benimle yapacak diye harekete geçmesi başka, olsun, yapılsın, gelsin, gitsin deyip kendisini bekleyişe terk etmesi başkadır. Biz esas kutsalı, nefes aldığımız noktadan bizi yaşatan kutsalların kutsalını bulmuş en büyük güç kaynağını kabul etmişken inanmak müsbetinin ciddiyeti üstünde durmadığımız için, o bizde vücut bulmuyor ve onun gücünden faydalanamıyoruz. O gerçek ve büyük inanç, inanç olarak vücudumuzu kaplamadığı için, onsuz düşünüp, onsuz işe başlıyoruz ve tabi ki başarısız oluyoruz. Bu temel gerçeği göremeyince de bütün başarısızlıkların niye bizi bulduğuna da aklımız ermiyor ve şaşırıyoruz.

 

Sıkışınca da kaderimiz böylemi olmalıydı, benim şansım yok. Allah (cc) beni sevmiyor (Haşa) gibi bir sürü yanlış ve zararlı düşüncelerin arkasına sığınıyoruz. Ömrümüz şikayetle, kahırla, ahla vahla geçiyor, huzursuz bir yaşam sürüp gidiyor. Üstüne üstelikte biz eşyalar gibi bir bekleyişin içinde kalıyoruz. İnancımız bir türlü yatay durumdan ayağa kalkmıyor, Çünkü; İnanmasını bilmiyoruz. İnancı tanımıyoruz. İnancın bilincinde değiliz. Biz yapmadan kendiliğinden olacakmış gibi eşyalar gibi bekleyip duruyoruz. İnanmak bir sanattır. Uyanalım, inanmasını öğrenelim. Yapıcı inanç sahibi olalım.

 

Bostanı ekip Allah’a bekleten değil, bostanı ekip Allah’ın kendisine verdiği güçle bostanı bekleyen, ürünleri alıyor ve istifade ediyor. Bu gerçeği görelim...

 

A.Kadir DURU  

 

 

ORTAK EĞİTİM PLANI

GÜVENİLİR ÇOCUK

KÜTÜPHANE

  • Tanıdığım Yönleriyle A.K.D
    Tanıdığım Yönleriyle A.K.D