“Türk'ün vazifesi, dünyada öncü ve örnekliktir.. ”
Duyurular

CAN DOSTLAR KÜME RAPORU

 

 

 

Bu haftaki konumuz Anaman kitabımızdan “Beğenim Bohçesi”

 

İnci Hanım: “Kimsenin etkisi altında kalmayasın, taklit etmeyesin.” diyor kitabımız. Herkesin kendine has sivri ve baskın bir yönü var. Yani Rabbim hepimizi farklı noktalarla baskın yaratmış. Farkında olmadan beğenimsizlik yaptığımda hemen aklıma bu nokta geliyor. Onun çok güzel yönleri vardır. Sen onları bul da kendinde uygula. Arkadaşların en büyük güzellikleri de bu. Hoşlandığın meziyetleri al, uygula, senin olsun. Mesela Tekmile ablamın gruba zamanında yazı yazma özelliği çok hoşuma gidiyor, takdir ediyordum. Ben de böyle olmalıyım dedim ve son zamanlarda düzenli olarak zamanında atıyorum. Yadigâr teyzenin misafirperverliği, ikram etmesi çok hoşuma gitmişti. Misafirlerim geldiğinde hemen aklıma geldi, daha da ikram sever olmaya çalıştım. Halamın insanları yorumsuz dinlemesi çok hoşuma gidiyordu, ben de şu an uyguluyorum. Annemin düzeni, hizmeti, anlayışı hoşuma gidiyordu, bir bakmışım ben de hoşuma giden şeyleri yapıyorum.

 

Beğendiğim olumların içinde buluyorum kendimi ve kısa sürede daha çok değişim gösterdiğimi görüyorum.

 

Uygulama planımızda ise kendimiz hakkında yıkıcı olmayalım, beğenimli konuşalım diyor. Yaptıklarımızı taktir ediyoruz. Dedemin sayesinde Allah’ım gösterdiğin için teşekkür ederim deyip kendimize mal etmeden taktir etmeye çalışıyoruz. Kendimle sık sık sohbet ederim, günümü, yaptıklarımı anlatırım. Aynanın karşına geçip “aferin, işte böyle” derim. İyi arkadaşız yani. Bazen de eksik konular olduğunda öğüt veririm, küçük görmeden, kucaklayarak “Aman dikkat et, bir daha yapma oldu mu canım?” diye tavsiyelerde bulunurum. Aramız iyi yani bu aralar…

 

Tekmile Hanım: Eğitim planımızda dediği gibi ben de sahip olduğumuz nimetlere bakıp şükrettim. Şükür, güzel görmeyi sağlıyor, huzur duymayı sağlıyor, özentiyi engelliyor. En çok şükrettiğim nokta da her gelen sese, her fikre, her görüşe kulak asmadan bir tek insanın izinden ilerlememiz oldu. Bir ayetin hakkında bile birçok görüş sunuluyor. Ama bir fikrin adamı olmak, bir Gerçekleşmiş İnsana uymak bizi her türlü kafa meşguliyetinden muhafaza ediyor ve gölgelikten bir adım da olsa uzaklaştırıyor. Bilmiyorum demekten çekinmiyoruz. Bilmiyorum ama bilen biri var, bir yol gösterenim var, ilkelerimiz var diye bir güven var içimizde. Bunun şükrü, takdiri ile geçti haftamız. Ve yine gördüm ki biz ne derler demeden, herkes böyle yapıyor demeden çizgimizde ilerledikçe özenilen insanlar oluyoruz. Bir akrabam bu zamana kadar bizi çok kurallı ve katı bulurdu. Sizinki de fazla demişti. Gerek yaşayışımız, ölçülerimiz, gerek nişanlılık ilişkilerimizde. Ama dün konuşurken, nişanlımla bizi örnek aldığını, eleştirse de doğrunun bu şekilde olduğunu ifade eden bir cümle kurdu. Eğitimcime içimden teşekkür ettim. Biz örnek alınacak ne yapıyorsak hepsi onun sayesinde. Takdir edilen ne yönümüz varsa hepsi onun bize hediyesi. Fikrimizi güzel bir şekilde temsil ettiğimiz için nişanlılık süresi boyunca karşımdaki insanlardan olumsuz bir söz ya da tavır bir tarafa hep fikrime takdir ve övgüler edildiği için kendimle gurur duydum. Ben bir eğitimdeyim demekten, benim kurallarım var demekten çekinecek bir harekette bulunmamak gurur verici. Ve bu gücü de bu birlikten, beraberlikten aldığım için hepinize çok ama çok teşekkür ediyorum. Rabbim daim eylesin inşallah.

 

Nimet Hanım: Kendimizden veya bir başkasından naklen kötümser söz söylemek yok, dinlemek de yok diyordu eğitim planımızda. Eğitim planımızı ailecek uygulamaya çalışmak bize harika bir yaşama zevki verdi. Eşimle beraber uygulama ödevlerimizi alıp muhabbet etmeye başladık.

 

Uygulama ilkemizi aldıktan sonraki gün misafirlerimiz gelecekti. Okuldan öğretmen arkadaşlar, onların eşleri vs. Bekir beye gündüzden bakalım kim kazanacak ilkemizi, unutma dedim ve başladık yarışa. Misafirlerimiz geldiler, gittiler ve akşam günün muhasebesini almaya başladık. Benim arkadaşım ailesiyle sorunları olan bir kızcağız. Bir de 4 aylık hamile. Yine her zamanki gibi başlayacakken anlatmaya kâh elimizdeki örgülerden açtım konuyu, kâh bebekten. Biraz zaman ilerleyince arkadaşım yine anlatmak istedi, biraz anlatınca ben de dedim “Bak hamilesin, ne kadar kızarsan bebeğine o geçer, sen üzüldükçe o hisseder.” Biraz konuşunca ben onun istediği gibi atıp tutmayınca beraber konu kendiliğinden kapandı zaten.

 

Önceden kendime bile söz geçirmekte zorlanırken şimdi sohbetlerimize bile yön verebilecek bir hale geldiğim için şükrettim. Anaman kitabımızda “kimseyi taklit etmeyesin kızım” diyordu. Aklıma yaklaşık 13 yaşındayken bir yaşadığım olay geldi. Sınıfımızda bir kız vardı, çok farklı konuşurdu. Bekleyerek konuşuyordu ama çok çalışkan bir kızdı. Bana tertemiz ve çok iyi bir izlenim vermişti. Bir gün bir toplulukta konuşmam gerekiyordu. Söz hakkı bana geldiğinde aynı o arkadaş gibi konuşmaya çalışmıştım. Bana herkes gülmüş, düzgün konuşsana demişti. Çok utandığımı hatırlıyorum. Kitabımızda da izzeti nefsinin ezildiğini hissedersin, azap çekersin diyor. Ben 12 yıl geçmesine rağmen bunu hissediyordum. Şimdi bakıyorum da kendim olabilmek için, Allah'ın rızası doğrultusunda bir yaşayışa özeniyor ve bunu yaşamaya çalışıyorum.

 

Eda Hanım: İnsanın kendi gücünü fark etmesi kadar müthiş bir şey yokmuş. Bu hafta bir sabah uyandığımda mutfağı su bastığını gördüm. Halı tamamen su içinde, çocuk da durmuyor. Daha önce birkaç kez daha başıma gelmişti. O zamanlarda niye hep beni bulur gibi kendi kendime şikâyet etmiştim. Bir yandan niyetliyim, oruç tutuyorum, bir yandan eşimi arayacağım, telefon bozulur gibi oldu. Haydi Eda dedim, senin için bir imtihan. Sınavı başarıyla ver bakalım. Ya Allah, Bismillah deyip bir temizliğe başladıysam, nasıl mutluyum ama nerdeyse mutfağımın battığına seviniyorum. Bir yandan da kendimi takip ediyorum, neden bu kadar mutluyum diye. Gördüm ki eski Eda’yla yeni Eda arasında dağlar kadar fark var. O mutluluğun üstüne bir de arayıp o insanla konuşunca daha içim doldu ve daha çok gücümü gördüm. Artık yapamıyorum, edemiyorum yok. Mesela bu aralar çok sık misafirim geliyor. Evet, belki çocuğum durmuyor ama geç saatlere kadar da olsa hazırlığımı yapabiliyorum. Baktım oğlum durmuyor mu, hemen onun eline de bir parça hamur veriyorum. Çok şükür, artık sorun değil çözüm odaklı yaşayabiliyoruz. Ve kendi gücümü gördükçe çevreme de gayret verici olabiliyorum.

 

Habibe Hanım: Bir şeylere sevgim bozulduğunda görüyorum ki şükürden uzaklaşmışım. Görüştüğüm, sevdiğim bir insan var ve ne zaman onunla konuşsam sürekli bir şeylere şükrediyor. Kendi kendime diyordum ki, iyi de olması gereken zaten bu, bunun neyine şükrediyorsun. Fazla iyimser diye düşünüyordum, bu şekilde düşünce de benim zihnimi karıştırıyordu. Dolayısıyla olumlu şeyleri göremez oluyordum. İnternette bir fotoğrafa denk geldim. Bir aile, oldukça kalabalık ve hepsi sobayla ısındıkları için aynı odada oturuyorlar. Habibe dedim şuna bile baksan şükür kapısı, Allah bize ne nimetler vermiş. Kocaman evin var, istediğini yapabilecek gücün var, diyerek kendi kendime sadece bir fotoğrafla dünyanın şükür kapısını buldum. Buda tabiî ki mutlu bir hafta geçirmemi sağladı.

 

Ayşenur Hanım: Yakın zamanda, ben ya da başkası yapsın, yapılan bir hatanın çok üstünde duruyordum. Sanki çok büyük bir şeymiş gibi derdine düşüp hem kendi hem de muhatabımın gününü mahvediyordum. Bir baktım, ben hata yapıp özür dilediğimde aynı yaşta olan muhatabım uzatmıyor, tamam bunlar sorun değil, bir daha yapma diyor. Hemen kendime geldim, dedem bize hiç dünyanın sonuymuş gibi davranmıyor. Bunları kendime örnek aldım, olumsuzu çoğaltmadım. Olabilir, bir dahaki sefere şöyle yapalım, bak eskiye göre yine iyiyim, bunu da hallederim gibi kendimi destekledim. Kendime yaptığım şeyi muhatabıma da yaptım. Olumsuz şeylerin, hataların üzerinde durmayıp, bir daha yapmamak için gayretlenince, gün içinde geriye kalan vaktin büyük bir huzurla dolduğunu gördüm.

 

Esma Hanım: Herşey insanın kendinde bitiyor. Olumsuzu konuşmak zaten rahatsız ediciyken kişinin kendine olumsuz olması tüm ışıklarını kapatıyor. Ankara’dan döndüğümüzden beri her akşam kaldığımız ilçenin küçüklüğünden, kızım rahatsızlandığında götürecek bir doktor bile olmayışından dertleniyor, sinirleniyordum. Böyle olunca da tabi ilçeye olan sevgimin azaldığını gördüm. Hemen toparlayıp “Ne yapıyorsun?” dedim kendime. Sen burayı seviyordun, eşim, ailem bir aradayız, bunları görmeli olumluya bakmalısın diyerek tüm olumsuzlukları attım kafamdan ve barıştık ilçemizle. Ben memnun olduğumda bunu eşime de yansıttığımı gördüm. Dolayısıyla daha rahat, huzurlu, sorunları konuşmayan bir hafta geçirdik.

 

 

ORTAK EĞİTİM PLANI

GÜVENİLİR ÇOCUK

KÜTÜPHANE

  • Tanıdığım Yönleriyle A.K.D
    Tanıdığım Yönleriyle A.K.D