“Türk'ün vazifesi, dünyada öncü ve örnekliktir.. ”
Duyurular

Abdulkadir Duru Hazretlerine Göre Cihat

 

 Abdulkadir Duru Hazretlerine göre cihat, insanın insanlığını yaratılışından beri tanıması ve kişiliğini şerefe erdirmesidir. Sadece bu da yetmez, ailemizden başlayarak muhatap olduğumuz her kişiyi de buraya davet etmek ve buranın örnekliğini yapmak da cihattır. Cihat azim ve iddia ile eğitip düzene koymaktır. İnsan olan kendi kalbinden, düşüncesinden hareketlerine, dinine ailesine, komşusuna, tüm milletine ve dünyanın insanlarına kadar her an her şeyi ile cihat edecek. Bu, insanlığın ve İslamlığın şartıdır.

        

Cihadın insan için önemi, kişiliğini şahsiyetlendirip, şerefe ulaştırmaktan kaynaklanır. Bundan daha önemli fazilet yoktur. Cihat etmek, insanları kendisiyle birlikte şahsiyet sahibi etmek için ömür boyu çalışmaktır. Eğer bir kişinin şahsiyetinden daha önemli bir şeyi varsa, o kişi için şahsiyetin bir önemi yok demektir. Şahsiyet cihat ile ispat edilir. Cihat, örneklik etmekle, hareket içinde yapılır, kuru lafla cihat yapılmaz. Cihatsız dakikası geçen, insanlığa ve İslamiyet’e ihanet etmiş sayılır.

 

İnsanlar arasında ilişkilerde cihat, gerçeği anlayıp söylemek, iyi örnek olmak, iyi adetleri ve gelenekleri korumak, yabancı adetleri ve gelenekleri çevresine yaklaştırmamak ile olacak. Kendisini, ailesini, çoluk çocuğunu, komşu ve akrabalarını, iyi ahlak ve sağlam inanca getirmek, bütün toplumu; milletine, vatanına, dinine, dünyasına en hayırlı insanlar etmek için bütün gerekleri var gücüyle yapmak cihattır.

        

Bir köyde veya mahallede bir kişi tam cihat etse, orada en azından kahvede oyun yerinde okuma odası olur ve o muhitin bütün eksiklikleri giderilir.

 

Kuran’ı Kerim bize ömrünüz boyunca cihat edin buyuruyor. Nasıl edelim? Halinizle, ahlakınızla, niyetinizle, konuşmanızla, düşüncenizle, hareketinizle, malınızla, canınızla cihat edin. Niçin? Cihat etmedikçe insan ulaştığı mevkide kalamaz, cihat etmedikçe dinini, namusunu muhafaza edemez, cihat etmedikçe hiçbir şey olamaz.

 

Cihat yapan, kalbiyle imanını tam ve sağlam eder. İnsanlığı eğitmek azmine düşer. Ona göre kendisi örnek olur. Olamıyorsa bile örnek olmanın azmiyle yaşar ve dili durmaz. Her fırsatta insanlığa iyiliği tavsiye eder, şerefli insanlar olmalarını önerir, onları şerefli olmanın azmine düşürmeye çalışır.

 

Rabbimizin bize namazdan daha çok cihadı emretmesindeki sebep, bizi hiç olmaktan kurtarıp insanlığımızı ifade etmek içindir. Halen bu gün cihat etmiyorsak hangimiz hayatımızdan memnunuz? Hangimiz çoluk çocuğumuzdan memnunuz? Hangimiz eşimizden memnunuz? Memnun isek ne derece memnunuz? Kendi hayatımızdan ne kadar memnunuz her birimiz? Memnun isek yine cihat etmemiz lazım ki memnun olduğumuz bu hali devam ettirelim. Demek ki bir insan hayatından memnun ise memnuniyetini devam ettirebilmesi için de cihat edecek. Cihat deyince huzura ulaşmak ve huzurumuzu muhafaza etmek için harcayacağımız çabalar akla gelecek.

 

Nedir çaba? Uzun boylu bir emek mi çekeceğiz? Hayır. Yerine göre uzun boylu, yerine göre gayet kolay. Cihat etmeye şöyle bir başlayalım. Evvela cihat ede ede Rabbimize ulaşacağız. Rabbimize ulaşmak için ne gibi feragat, ne gibi fedakârlık lazımsa bunu yapacağız. Yaptık. Allah ihsan eyledi. Çabamız karşılığı muradımıza eriştirdi. Erdik, Rabbimize erdik. Rabbimize erince o erginlikte durmamız mümkün olur mu? Olmaz, imkân yok. Orada durmaya, o güzellikten ayrılmamaya gayret edeceğiz.

 

Beyimiz akşama eve gelir, çarşıdan canı sıkılıp gelmiştir. Bize bağırır, çağırır, aklımızı başımızdan alır, biz böyle bir durumda Rabbimizde nasıl duracağız, ister istemez isyana geçeriz. O halde ne yapmamız lazım? Biz öyle bir halde duracağız ki beyimiz işten nasıl eve gelirse gelsin, bize hiçbir şey demeye yer bulamasın. Biz noksansız yaşadığımız zaman beyimiz bize bir şey söylemez. Ama biz onun sıkıntılı olmasına takılırız, zihnimiz meşgul olur, Rabbimizden ayrılırız. Öyleyse biz beyimizin de öyle olur olmaz şeylere hatta mühim şeylere bile sıkılmayacak dereceye gelmesi için çalışacağız. Beyimiz bizim sözümüzü dinlemese de biz onun sözünü dinleyeceğiz.

 

Bunların hepsi gayrettir. Ne için? Rabbimizde rücu haline erdik mi o erginlikten ayrılmamamız için bu gayretler şarttır. Yapacağız. Mesela ben şu işi bilmesem mahcup oluyorum, mahcubiyetten zihnim kayıyor, ben o sırada Rabbimden ayrılıyorum. Bilmesen mahcup olursun? O halde ne yapmak lazım? Öğrenmek lazım. Peki, ne için öğreniyorsun? Rabbimden ayrılmamak için. Tamam, işte Allah için cihat. Allah için cihat, neye cehd ediyorsan, neye gayret gösteriyorsan Allah için göstereceksin, Rabbinden ayrılmamak için…

 

Daima rücui rabbil âleminde durmak için. Bütün çabalarını yapıyorsun. Sadece namaz ile sadece oruç ile değil, Allah için cihat ile oluyor. Aslına bakarsan namazda, oruçta cihadın içindedir. Eğer hakikaten cihat yolunda olursan kıldığımız namazında zevki başka olur, aldığımız abdestinde, tuttuğumuz orucunda zevki başka olur.

 

Rabbini unuttun mu hüsrana düşersin. Eğer Allah için her an cihadı ön plana alırsak muhakkakki bütün hareketlerimiz indallahta makbul olacak ve biz huzuru ilahide daim olacağız, değilse alacalı olur. Mahallemizide hallettik de köyümüzde cadı gibi biri var, onu gördük mü bir hafta meşguliyeti zihnimizden gitmiyor, gitmez.

 

Öyleyse sen şimdi iki türlü cihat yapacaksın, biri kulağına yaramaz sözler girmemesi için kale duvarı öreceksin, elsiz, ayaksız, taşsız topraksız kale duvarı örülür, düşman girmesin içeri, evine, memleketine diye.

 

Şu kubbe gibi kafanın altına düşman girmemesi için kale duvarları çekeceksin bir. İkincisi, sana yaklaşmaması için, yaklaşırsa sana fayda getirmesi için cihat edeceksin. Bak bir cihat ediyor kale duvarı çekiyorsun, nereye, kulağın önüne. Nasıldır kulağın önü, bunlar düşüncelerle olacak iştir. Hareketlerle değil. Demek ki cihat ettiğimiz zaman Allahu zülcelalin buyurduğu gibi malınla canınla, halinle, lisanınla, kılıcınla harp edeceksin.

 

Ne harbi cepheye mi gideceğiz? Hayır. Deminden beri anlattığımız Allah’ın bize buyurduğu bizim felahımızı bizim refahımız için yapacağımız cihattır.

 

CİHAT İMRENDİRMEKTİR

 

Halimizle imrendireceğiz çevremizi. Bizi görenler diyecek ki,

 

“kardeşim sen ne iyisin”

 

“sende iyisin kardeşim.”

 

“Yok, ben senin gibi değilim.”

 

“Benim gibi mi olmak istiyorsun? Benim yüreğimde bir dert vardır ki Rabbime rücu etmek, ondan ayrılmamak için böyle sızım sızım sızlıyor içim.

 

“Seninde böyle bir derdin olsun mu?”

 

“Olsun”

“Peki, öyleyse” deyip bizim aşkımız, bizim meylimiz, bizim derdimiz neyse ona da öğreteceğiz. İşte bu cihattır. Onu da bizim derdimize getireceğiz ki derdimizden bizi geri koymasın. Hem o bizim saadetimize ermese bizi kıskanacak, aleyhimizde atacak, bizi de huzursuz edecek. Bizi sevenleri de huzursuz edecek. Öyleyse bunun kıskanarak yaptığı durum nedir, düşmanlıktır. Bizi Rabbimizden ayırıyorsa bu düşmanlıktır. Ne yapacağız, onu ıslah edeceğiz. Islah etmek için gerekirse imrendirecek, gerekirse sözümüzle ikna edeceğiz. Gerekirse hediye verecek, gerekirse döveceğiz. Bütün çarelere başvurduktan sonra dövmek en son çaredir.

 

Yani cihat deyince heveslendirmekten dövmeye kadar bütün bunların arasında geçen bütün iyi muameleler. Baba oğlunu niye döver, iyi olması için, şefkatinden. Evet, bizim elimizden dövmek gelmez. Ama imrendirmek, heveslendirmek gelir.

 

Gereken ıslahat gerekleri için onu ikna etmek, onun aklını doldurmak, fikrini düzeltmek elimizden gelir. Ama dövmek elimizden gelmez, kıyamayız ki… Gerekirse o da vardır haritada. Bak iki cihan serveri kılıcı aldı harp etti. Ama ne zaman, en son. “Benden yalan umar mısınız?” dediğinde müşrikler “hayır ummayız, sen yalan söylemezsin” dediler. Öyleyse sizin refahınız için gerçeği bildiriyorum. “Hayır, biz babamızdan böyle gördük” dediler. Efendimize (sav) heveslendiler, imrendiler, sözünü anlayamadılar. Sözünü anlayanlar Efendimizin (sav) saadetine dâhil oldu. Anlamayanlar dâhil olamadı. En nihayet Efendimizin saadetini kıskandılar, harp ilan ettiler. Harp ilan ettikten sonra, ben ona da varım dedi ve Efendimiz karşılarına durdu. Harp de yaptı, muvaffak oldu.

 

İmanın kuvvetiyle muvaffak oldu. Bin tane müşrike yüz tane Müslüman meydan okudu. Demek ki biz Allah derdiyle yaşarsak imanımız kuvvetli olur. Allah için çalışırsak bileğimizde kuvvetlidir. Allah için yaşarsak vücudumuzda kuvvetlidir, sıhhatlidir. Sağlam Müslüman’ın vücudu da daima sağlam olur. Bu saadete imrenenlere bizdeki olanlardan vermek cihattır. Tabi o anlamayacak, anlatmak için uğraşacağız, döne döne gerçekleri anlatacağız, Allah için cihattır bu.

 

Kur’an’ı Kerim’in çok yerlerinde namazdan çok cihat emreder Allah. Yani Kuran’ı Kerimin 70 yerinde salât emrediliyorsa 170 yerinde cihat emredilir. Cihat bizim her türlü saadetimizi getirecek ve muhafaza edecek. Sadece kazanmak için cihat etmiyorum, muhafaza etmek içinde cihada ihtiyacım var. Bizi kıskananlarıda bizim saadetimize getirmek için uğraşıyoruz. Allah’ın emridir. Namaz nasıl Allahın emriyse cihat da öyle emridir. Bunu yapmak mecburiyetindeyiz. Yapamazsak saçlarımızı yolarız. Nitekim çocuğumuz sözümüzü dinlemiyor, halimizi bozuyor. Bozuyorlar demek bir şey ifade etmez. Cihat etmedikçe bozarlar, adet öyledir.

 

Şimdi aynen üzerimize farz olan oruç, namaz, hac, zekât gibi, kelime-i şahadet gibi bunların muhafazası da aynen şarttır. Allah’u Zülcelal çok ayetleriyle bizlere cihadı emrediyor. Biz bu cihadı yapmak mecburiyetindeyiz. Yapmadığımız müddetçe huzurumuzu muhafaza edemeyiz.

 

Hatta bugün kendisiyle beraber evi de Müslüman kaç aile buluruz? Kaç aile buluruz ki top yekûn evin içindekiler huzurlu, afiyetli bir Müslüman. Kaç tane aile bulabiliriz? Muhakkak evin içinde bir tanesi huzurludur veya üç tanesi. Bazı evde de bir tanesi huzurludur ama nasıl huzurludur, huzurunu muhafaza edemeden huzurludur. Bir yanda kendi huzurunu muhafaza için uğraşırken bir yandan da diğerlerini erinmeden, üşenmeden, güzel bir biçimle kendi yoluna çevirecek, şart bu. Bu şartı yerine getirmeden diğer şartları yerine getirsek bile bize tam bir huzur vermez.

 

Allah kimseyi cihat derdinden ayırmasın. Allah herkesin derdini artırsın. Zira dertsiz insan olmaz. Bari Allah derdi olsun ki tatlı bir dert olsun. Allah derdi olsun ki ömrümüz boyunca o dert uğruna çalışalım. O dert için çalışmazsak, o derdi dert edinmezsek muhakkak ki bizi azaba götürecek dertlere düçar oluruz. Öyleyse ne lazım daha, “efendim ben evimin içinde iyiyim, cihadımı yapmışım, yapmakta devam ediyorum ama benim bir komşum var, merhaba dedi mi aklımı başımda koymuyor.” Evet koymaz. Onu da senin derdinden dertlendirmeye gayret edeceksin. Azmedeceksin. Onu da halledeceksin. O zaman cihat etmiş olursun. Şayet cihat etmezsen o komşu seni Rabbinden ayırır. Derdin Allah derdiyken başka bir dert olur. En azından bir şeyini anlatır, senin zihnini meşgul eder, senin zihnin onunla meşgul iken Rabbini unutursun.

 

Daima huzurlu yaşamak ve huzurumuzu muhafaza etmek için cihat edeceğiz.

 

Hayatımıza anlam ve heyecan getiren, bizi gerçek birer cihat erleri yapan Abdulkadir Duru hazretlerini minnet ve şükranla anıyoruz…

 

Abdulkadir Duru

ORTAK EĞİTİM PLANI

GÜVENİLİR ÇOCUK

KÜTÜPHANE

  • Tanıdığım Yönleriyle A.K.D
    Tanıdığım Yönleriyle A.K.D