Aylık dergimizi ciddiyetle okuyup, “Teşkilatımız bizim hangi ihtiyaçlarımızı karşılıyor? Teşkilatımıza nasıl sahip çıkarız?” konularına değindik.
Ailece yaptığımız tespitlerimiz ise şu şekildeydi:
Yaptığımız iyilikleri neden dile getirme ihtiyacı hissettiğimizi veya bir şekilde gösterme basitliğine bizi neyin sürüklediğini değerlendirdik:
*Yapılan iyiliği Allah’ın bize bahşetmesi üzerine yapabildiğimizi unuttuğumuzdan,
Vereceğimiz kararlarımızda,
1. Değer Allah,
2. Değer Peygamberimiz,
3. Değer İnsan
4. Değer ise insana lazım olanlar akla gelmelidir. Madde denince, tabii ki kazanılsın ama kalpte taşınmasın cepte dursun diyoruz.
Uygulamadan bilmek insanın ufkunu açmıyor. Bir de uygulamadan bir şeyin ne için olduğunu göremezsin. Mesela, matematikte özdeşlik diye bir konu var. Birçok ezberik denklem açılımları var. Önce tüm açılımları öğrendim. Testin başına geçince hangi denklemi, hangi soruda uygulayacağımı algılayamadım. Sonra testi çöze çöze hangi özdeşlik hangi soru için verilmiş öğrendim.
Can Gardaşlar Kümesi olarak, Huzur bahçemizde bir araya geldik. Günlük olaylar, olaylara verilen olumlu-olumsuz tepkiler, yaşadıklarımız, doğrularımız, yanlışlarımız genel sohbet olarak konuşuldu.
Sonrasında, eğitimcimizin her birimize kazandırdıkları üzerinde durduk.
Muhammed-ül Emin’de peygamberlerin vasıflarından bahsederken önemle altı çizilen bir madde var. “Emanet”… Onun her sünneti bize emanet. Bu bilinçle o emaneti muhafaza edip, hayatımıza sünnetlerini nakış gibi işlemeliyiz ki, hakkıyla emanet ehli insanlar olabilelim. Onun çizgisinden çıktığımız her yerde özgürlüğümüzü de terk etmiş oluyor, esarete teslim oluyoruz.
Bu hafta sohbetimiz Andiş Ailesinin evinde. Vakti gelince muhabbetin bir bir adımlarıatılıyor haneye. Güler yüzlü kucaklaşmalarla haneyi dolduran arkadaşlarımız muhabbetle çaylarını içerken bir yandan da aşkla sohbetimize başlıyoruz.
Hepimiz bir fidanın güller açan dalıyız, diyerek muhabbet ile yaptığımız işlerde Muhammed’i (sav) yaşantıya ulaşıyoruz. Ama karışık kafa ile ve "Başkaları da yapsın" dediğimizde ayrıntıları görmek söz konusu olmuyor. Ne gördüysek, yapılması gereken bizim işimizdir dediğimizde bize o işin tadını almak düşüyor.
Sadece ağzımızdan çıkanları değil, içimizden seslenilenleri, kafamızdan geçenleri de dinlemeliyiz. Konuşmalarımızı dinleyeceğiz ki ne kadar konuştuğumuzun adamıyız, anlayalım. Konuşuyorsan yapacaksın, yapmıyorsan konuşmayacaksın. Konuşmayacaksın ki kendi kendine saygını ve sevgini yitirmeyesin. İnsanlık yolunda ilerlemek için dinlemeye önem veriyorum.
İnsanın yaptığı vaaz ve irşadın inandırıcı ve etkili olabilmesi için, söylediğini önce kendisi uygulamalıdır. Bunun içindir ki Cenab-ı Hak Kuran-ı Kerim de şöyle buyurmuştur. “Ey iman edenler, yapmayacağınız işleri niye söylüyorsunuz? Allah katında en büyük günah yapmayacağınız şeyleri söylemenizdir.”