Şerefin değerini duyduysak bunun gereğini yerine getirmemiz daha kolay olur. Bunun içinde yapacaklarımızın sonunda neler kazanacağız bunları iyi tespit etmemiz gerekiyor.
-Bizim hedefimiz kişiliğimizi şahsiyetlendirmek. İşimizi çok güzel yapabiliriz, güzel vasıflarla dolabiliriz ama maksadı kaçırdığımız zaman bu hiçbir işe yaramaz.
-Gölge, eşya, bitki, hayvan sıfatları günlük yaşamımızda bizde var, fakat bunların yanında birde insanlık sıfatımız var. Biz insanlık dışı sıfatlardayız diye kendimizi çok fazla üzmeye kahretmeye gerek yok.
Hayatta bizim için en değerli mesele, insanın insanlık gereği adına yaşaması olacak. Yaşantımızın tamamını şeref ve onun gerekleri doğrultusunda planlayıp organize edeceğiz.
Bu haftaki Cumartesi genel toplantımızın bam başka bir havası vardı. Herkesin tek derdi kendini yetiştirmek olunca, sadece kendine dinleyip, kendine söyleme ilkesini de rehber edinince tabi ki o ortamın ve muhabbetin tadına doyum olmuyor.
Bu dünya hayatına yalnız geldik ve yalnız ayrılacağız. Her şeyin geçiciliğine iman edeceğiz. Tek gerçek : kendimiz, kendi duygularımız, hislerimiz, sevinçlerimiz, üzüntülerimiz, inanç ve kabullerimiz…
Diğer tüm sahip olduklarımız burada, maddi alemde kalıyor. Kendi inanç ve kabullerimiz ise bizimle beraber ilelebet kalacak! Biz buna iman ediyoruz ve edeceğiz…
“Elbette, bir insanın ve bir toplumun maneviyat bulduğu, müspet, refah ve saadet kaynağı olan, peygamberden peygamberlere ilerleye ilerleye tamamlanmış olan İslam Dini’ne inanmadan inanmış görünmek, İslam’ın neliğini ve esasını öğrenmeden, İslam’dan başka fikirleri, adetleri, ahlak ve gelenekleri İslam’a sokuşturmak, İslam esasında olmayanları İslam’da tanıtmaya uğraşmak ve İslam mensuplarıyla alay etmeye, onları ezmeye yeltenmek; namusluluk olamaz.
Ahbap tuttuğumuz insanın her yaptığı, her tavsiyesi, her sözü, her sohbeti bizim insanlık yolunda ilerleyebilmemiz, kişiliğimizi şahsiyetlendirmemiz içindir.
Biz her türlü eğitimi usta tuttuğumuz insan ile yapacağız. O insanın tek bir amacı var oda bizi insanlık şerefimize ulaştırmaktır.
İki Cihan Serveri Peygamber efendimizin günlük yaşantısını her yönü ile tanıyıp bileceğiz. Peygamber efendimizin bize tavsiyesi mucizeleri değil, hayatı içersindeki ahlakı, aile ilişkileri, günlük hayatımız içersindeki dikkat etmemiz gereken hususlardır.
Her derdimize derman olacak bir ahbap sahibi olmuşuz. Biz bu insanın kıymetini bilelim dedik. Onun kıymetini bilebilmek için de insanlık şerefini, haysiyetimizi çok ciddiye almak zorundayız. Biz hayatımızda bu değeri en ön plana aldığımızda Eğitimcimizin değerini daha çok bileceğiz. İşte bizi insanlaşmaya götüren formül budur. Bizzat yaşayarak görebiliyoruz.
Kişinin yetişip geliştiğinin en önemli belirtilerinden birisi de teşkilat çalışmalarını kendi işlerinden, kendi çıkar ve menfaatlerinden önde görmesidir. Bir yolun ve bir davanın insanı olduğunu iddia eden kişi kendi şahsi görüş ve düşüncesini bir kenara bırakarak kendini bir teşkilatın parçası olarak görür.
Sürekli çevresinden ve kendisinden şikâyet eden insan makbul insan değildir. Şükürlü yaşamak insanın zekâsının hassaslaşmasını sağlar. Zekâsı hassaslaşan insan da, vicdanının gereklerini daha iyi takdir eder.
Ve her birimiz, her hafta “Nasıl Şahsiyetli İnsan Oluruz?” sorusuna karşılık günlük yaşamımızdaki tecrübelerimizi, fark ettiklerimizi, tespitlerimizi ve ölçünün ne olması gerektiğini konuşuyoruz.
Kazandıklarımız helal olabilir. Ama nereye harcadıklarımız çok daha önemli. O açıdan insanlık yolunda bu tür ölçüleri de görmemiz gerekir. Esas ihtiyaçlarımız neler? Makam, mal, şöhret vs. insan ihtiyacının peşinde koşar. Her zaman ihtiyaçlarımızı karşılamak için çabalarız.
Şerefin değerini duyduysak bunun gereğini yerine getirmemiz daha kolay olur. Bunun içinde yapacaklarımızın sonunda neler kazanacağız bunları iyi tespit etmemiz gerekiyor.
Eğitimcimizin söylediği gibi bir sözün değeri ancak yaşayarak anlaşılır.
O yüzden bilmekten çok yaşamaya yönelmeliyiz ki bizim için gerçek değerlerin, değeri olsun…